Maximilien Robespierre, Fransız Devrimi'nin fikir babalarından ve öncüllerinden biridir. Temel devrim ideolojisi olarak eşitlik, özgürlük ve erdemli toplum yapısını savunan Robespierre devrimin başından sonuna kadar aldığı kararlar ve eylemlerinden ötürü bu ideoljisini uyguladığı. Ve ters düştüğü eylemlerde bulunmuştur bundan mütevellit dönemin en tartışılan ismi olmuştur.
Bu yazı Robespierre'nin biyografisinden ziyade felsefi olarak yenilik, değişim ve tutarızlıkları üzerine bir analizdir.
Maximilien Robespierre, temel felsefesini genellikle Jean-Jacques Rousseau, Montesquieu ve Voltaire gibi Aydınlanma düşünürlerinin felsefelerinden temel almıştır kendisinin de üstüne koymasıyla "devrime bakış açısını fazlasıyla genişletmiştir" bu cümleyi açarsak devrime sadece bir siyasal eylemden ziyade tüm ulusun toplumsal nişlerini, yönetimin gerekliliklerini ve toplumun belli başlı normların değiştirilmesi gibi birçok açıdan devrim yapılmasını amaçlamıştır.
1789 yılında 3. Meclisten milletvekili seçilmesiyle Robespierre fikirlerini yaymaya ve hayata geçirmeyi amaçlamıştır .Köleliğin ve ölüm cezasının kaldırılmasını Yahudilere ve beyaz olmayanlara oy hakkı verilmesini savunması bunlara önemli birer örnektir.Mecliste gittikçe ön plana çıkan Robespierre devrimin öncüllüğü için büyük bir adım atmıştır.
Ve baskıcı monarşik sistemin karşısında ,özgürlükçü, eşitlikçi ve ulusallığı savunan Robespierre halkın gözünde iyice kahraman ve kurtarıcı olarak görülmeye başlamıştır.
Fransız halkının devrime ihtiyaç duyduğu gözler önünde olan o dönemde Robespierre mükemmel bir öncü olarak görülmesi şaşırtıcı bir şey değildir halkın din,dil ırk ayrımı yapmadan ulusun geleceğini ve iyiliğini savunması ve en önemlisi özgürlük ve eşit hak vaadi yükselişinin temel ideolojik etikileriidir.
Peki ideolojisi bu kadar basit midir? Hayır çünkü halkın aslında gelecek için kabullenmesinin zor olacağı fikirleri de olan Robespierre, yükselişinin zorluğa düşürecek bazı planlarını daha açıklamamıştır. Örneğin : Fransa'da Hristiyanlığı bitirmeyi amaçlamıştır.Çünkü "mevcut ideolojisi sadece siyasi etkenlere karşı olmadığından bahsetmiştim" baskıcı yönetime karşı olması gibi baskıcı olan dinede karşıdır ve yeni bir din üretmeyi amaçlamıştır. Sosyal ve felsefi açıdan baktığımızda karşımıza iki farklı cevap çıkıyor
*Kral, ülkenin yaşayabilmesi için ölmeli. *Gökyüzünden bahsetmeleri yeryüzünü sömürmek içindir. -Maximillien Robespierre
1 - Toplumlar kitlesel bir psikolojinin etkisindedir siyasi partileri/kişileri desteklemek, kendi ülkelerini sevmese de ölesiye savunmak ve İnançlar bunlar belli başlı bir toplumun çok uzun sürede kabul ettiği ama kabul etiğinde de çok zor bırakacağı belli başlı konulardır.Bundan dolayı oluşmuş bir kitleyi mantıksal veya felsefik olarak başka bir tarafa çekmek kitlenin düşmanlığını kazanmak demektir. Bunu çok güzel açıklayan bir alıntı var:
"Beyin aktiviteleri felce uğrayan hipnotize edilmiş kişi hipnotizmacının dilediği gibi idare ettiği omuriliğinin bilinç dışı aktivitelerinin kölesi haline gelmiştir.Bilinçli kişilik tamamen yok olmuş, irade ve düşünceler, hipnotizmacının belirlediği istikamete yönelmiştir" - Kitleler Psikolojisi/Gustave Le Bon
Burada "hipnozcu" olarak bahsedilen şey dinler, siyasi kişiler ve ideolojilerdir.
2 - İlk cevapta başarmanın ne kadar zor olduğundan bahsettim. Ama imkansız değil Robespierre'in bahsettiğim şeylerin bazılarını "o zaman için imkansız görünse de" bir nevi başarmıştır mesela Avrupa'da o zamana kadar dışlanan ve nefret edilen yahudilere karşı fikirlerin değişmesine , halkların; monarşik bir figür olmadan da devletlerini ayakta tutabileceğini ve hristiyanlığın iyice değer kaybetmesi gibi ama yine de tam olarak bi değişim gerçekleştirememiştir. Şimdi nasıl başardığını ve nasıl başaramadığı üzerine felsefik ve psikolojik olarak bakacağız
a) Nasıl başardı? Bunu açıklamak aslında çok uzun ve çeşitlili birçok etkenden dolayı en basit haliyle söyleceğim: halka karşı gösterdiği değer ve haklarının savunuculuğu , korku ve umut iklimi, üst sınıflara karşı nefret ve en önemlisi gelecek ve refah vaatleri. Bu 4 madde çok basit gibi görünebilir ama bunları hayata geçirip kitleyi farklı bir yöne yönlendirmek aşırı zor, komplike ve uzun süreçler gerektirir ondan dolayı en basit şekliyle 4'e indiriyorum.
b) Neden başaramadı? Zaman ve zamanla değişen eylemler. Devrim sonrası bizzat yönetimde bulunan Robespierre, mevcut eski söylemlerine tezat eylemlerde bulunmuştur ,özellikle Terör Dönemi (5 Eylül 1793 - 28 Temmuz 1794) olarak literatüre geçen dönemde büyük katliamlarda bulunmuştur bu da tartışmalı bir kişi olmasına vesiledir çünkü Robespierre bunları kamu'nun ve devrim ilkelerinin korunumu için yaptığı söylendiği gibi mutlak otorite ve güç zehirlenmesi olarak da nitelendirenler vardır.
Peki analizini yaptığımızda (benim fikrime göre) haklı mıydı haksız mıydı ?
İlk olarak başaramama sebepleri arasında gösterdiğim "Zaman" ögesine değineceğim. Zaman belirlenen yeni düzenin ,kanunların ve toplum nişinin değişimi ve gelişimi için en önemli unsurdur. Zamanla oturması gereken bu olgular mevcut düzenleyiciği olmadığında hızlı bir şekilde sekteye uğrar ve toplum eski alışkanlıklarına hızlıca geri döner ki Fransa'da bu yaşanmıştır devrimden 15 yıl sonra bizzat devrimin öncülerinden olmasına rağmen Napoleon Bonaparte 1804 yılında halk ve senato tarafından imparator seçilmiştir burda kimin neden seçildiği veya önceden ne olduğunun hiçbir önemi yok önemli olan halkın 15 sene önce monarşiye mutlak karşıt olmasına rağmen bu fikrinin hızlıca değişmesi. Çünkü devrimle gelen birçok fikir tam olarak oturmadan düzenleyecinin " Robespierre" idam edilmesi oldu. Ve süreç aksadı.
Kitlelerin düşünce ve inançlarını ya da en azından üzerinde filizlenecekleri zemini hazırlayan, zamandır. - Kitleler Psikolojisi/ Gustave Le Bon
İkinci olarak ise diğer bir öge olan zamanla değişen eylemleri ,asıl devrim sonrası dönemde yeni Fransa için çok büyük fikir ayrılıkları ve eylemlere sebebiyet sebep vermiştir. Zaten halkın hepsi devrimi desteklemediği için (Vendee Savaşı buna verebileceğimiz örneklerden biridir) devrim sonrası için işler zordu Robespierre de bir yönetici olarak mevcut felsefesine uygun olması şarttı çünkü halk onun o ideolojisine güvendi. Ama yönetim sürecinde olaylar pek öyle ilerlemedi özellikle Terör Dönemi'nde ne kadar kraliyet yanlısı olanları idam ettirse de masum insanların da ölümüne sebep oldu. Yönetici iken özellikle kamu güvenliğinin önemine vurgu yapan Robespierre, bu düşünce kaynaklı yaptığı eylemler yüzünden halk arasında bir nefret kitlesi de oluşturmuş oldu.
Robespierre'in felsefesi, yönetim sürecinde: Otoriteyi sağlam tutmak erdemli bir toplumun ön koşuludur, bireysel iyilikten ziyade toplumun genel iyiliği ön planda tutulması, siyasi rakiplerinin siyasi rakip değil toplum erdemini bozan kişiler olarak nitelendirmesi ve insan gücü ve sorumluluklar toplum için olmalı gibi fikirleri oluşturmuş ve savunmuştur.
Yaptığı her şiddet eylemini verdiği tüm ölüm cezalarını cumhuriyetin iyiliği için yaptığını ve bunu gerekli olduğunu savunmuştur.
Erdem olmadan terör ölümcül, terör olmadan erdem güçsüzdür. - Maximillien Robespierre
Robespierre'nin yukarıda bahsettiği terör, uygulanan şiddet ve ölüm gibi eylemlerdir. Ve bu sözüyle yaptıklarını temelini açıklamaya çalışmıştır. Cumhuriyet erdemli yurttaşların varlıklarıyla ayakta kalabilir. Ama bu erdemi yok etmeye çalışan düşmanlar varsa, onları durduracak da terördür. gibi bir felsefeyle hareket etmiştir. Terörü, daha çok hızlandırılmış adalet manasıyla kullanmıştır
Robespierre’in kendi ideolojisindeki dönüşümler halk tarafından hoş karşılanmamıştır. Örneğin, devrim öncesinde ölüm cezasına karşı çıkarken, Terör Dönemi’nde binlerce insanın idam edilmesine öncülük etmiştir.
Özgürlük ve eşitlik idealleriyle yükselen Robespierre, bu idealleri korumak adına uyguladığı terör politikalarıyla aslında aynı değerlere ters düşmüştür. Bu nedenle tarih sahnesinde hem bir devrim kahramanı hem de bir tiran olarak hatırlanmaktadır.
28 Temmuz 1794’te, 36 yaşındayken, Concorde Meydanı’nda giyotinle idam edilmiştir.
Erdem (Virtue): Halkın özgürlüğünü ve Cumhuriyet’in iyiliğini koruyan ahlaki temel.
Terör (Terror): Bu erdemi tehdit edenlere karşı “hızlı, sert ve acımasız” bir adalet anlayışı.
M. Ege Koç
*Yazıdaki görüşler, araştırmalar ve analizlerin hepsi bana aittir hiçbir yerden kopyalanmamıştır !